14 Ocak 2012 Cumartesi
13 Ocak 2012 Cuma
Ordinaryüs ve "Katil"
Yaşlı bir adam ve ona hastalığında yardımcı olan Kadirşinas, kötü gün dostu bir adam...Kötü gün dostu, bize söylemiyorlar ama adam öldürmüş heralde. 49 ila 153 yıl ile yargılanıyor. Yaşlı adam ise kalbinde minnet ve özlemle göçtü öbür tarafa. Kötü güden her gününde yanında olan adamı son bir kez göremeden.Ve şöyle vedalaştı dostuyla "...Haluk hayatımı yazıyor, yakında basılacak. Sen de bir kaç satır yazarsan bu kitap için sevinirim. Yanına gelemiyorum ama sana torunum Özlem’le bir resmimi ve mektubumu gönderiyorum. Benim için yaptıklarını unutamam asla. Ne kadar ömrüm kaldı bilemem. Hakkını helal et yeter benim için...."
12 Ocak 2012 Perşembe
Pulp Fiction
1994 senesinde ortaokul açğıda bir çocuk olan benim için, bir filmde en ilgi çeken şey nedir diye sorarsanız, bir polisin bir zenciye tecavüz etmesidir derim.
Belediyemizin süper bir hizmeti olarak CINE 5'i şifresiz olarak evlerimize getirmesi, film kültürümün gelişmesi açısından oldukça etkili olmuştu. Sürekli gişe başarısı elde etmiş filmleri veren CINE5'in önümüzdeki ay "Pulp Fiction"u yayınlayacağız duyurusu, benim pek ilgi çekici olmadı açıkçası. Fakat Cannes Film festivalinde yakaladığı başarı ve gelen Oscar adaylıkları yavaş yavaş ilgi uyandırmaya başlamıştı bende. Ayrıca filmde tanıdığım sadece iki oyuncu vardı: John Travolta ve Bruce Willis.
Gelelim yazımın başında belirttiğim o sahneye: Mahallede arkadaşlarla buluştuğumuzda, bir arkadaşım "Oğlum, bir film izledim polis bir zenciyi domaltıp,çat çat çakıyordu." dedi. Tabii Pulp Fiction'dan bahsetiğini bilmiyordum ve erotik bir filmden bahsettiğini sanmıştım. Meğerse zencide erkekmiş!
Sonra filmi izlemek nasip oldu. İlk izlememde bir şey anlayamadım çünkü ortadan başlamıştım. John Travolta'nın önce ölüp sonradan tekrar ortaya çıkmasını anlayamamıştım. Teyzeoğluyla filmi konuşutğumuzda o açıklamıştı filmin 3 ayrı hikaye anlattığını. O zaman taşlar yerine oturdu ve filmi tekrar baştan izledim. Bayıldım. Film ilginçlikler ve süprizlerle doluydu. Ayrıca Dublajlı versiyonunu izlediğim için hayranlığım bir o kadar arttı.Şu sahneyi lütfen rahmetli Alev Sezer ve Mehmet Ali Erbilin seslerini düşünerek okuyunuz...Alev- Bruce,John-Mehmet Ali
Bruce Willis : Birşey mi var arkadaşım?
John Travolta: Arkadaşın olduğumu sanmıyorum dallama!
Yeni Issız Adamlar...
* Kendini ifade etmek için sürekli "İçindeki çocuk"tan icazet alan, "pis" sakallı "paspal" giyimli şarkıcılar türedi son günlerde. Aynı "paspal" şarkıcıların, sürekli kendini tekrar eden, "ajitasyon" kokan ve oldukça arabesk, beylik dizeleri, genç kızların ve "belli bir yaştaki" bayanların en çok sevdiği sözler oldular. Yıllarca arabesk şarkıcılarla dalga geçen yurdum bayanlarının, bu gizemli adam ayaklarına yatan paspal adamların sözlerine "aşık" olmaları birazda süslenmiş anlatımlarından kaynaklanıyor sanırım.
* Popüler olmak gibi bir amaçları olmamasına karşın(ki takdir ettiğim tek özellikleri bu) bu adamlar, özellikle internet dünyasında popüler oldular. Şimdi size "beylik sözler"le ne demek istediğimi açıklayayım.
* Başta da belirttiğim gibi bu admlar sürekli "içindeki çocuktan" icazet alırlar. Ee,içinde çocuk olan adamın "içinde büyüyen çığlıklar" olmaz mı? Bağırır o çocuklar çıkarın beni bu pis bünyeden diye.
* Sevgili dostlarım hepimiz bazı şeyler yaşadık ve yaşayacağız. Ama "gizemli adamımız" bunu "yaşanmışlıklar" olarak ifade eder ki daha süslü olsun kızlar daha çok bayılsın.
* Bu pis sakallı paspal adamların teknolojiyle de araları yoktur. Bırakın SMS'i e-maili, bu adamlar mektup bile kullanamazlar. Bunların mesaj iletim araçları rüzgardır. Bir söz yazarlar ve bunu rüzgara emanet ederler. Ve bu da dizelerine "sana bir söz yazdım,yolladım rüzgarla" olarak yansır.
* Bir de bu adamlar oldukça dikkatsizdir sevgili dostlar. Artık nasıl bir yerde yaşıyorlarsa ve orada nasıl bir belediye iş başındaysa her yerde bir "dipsiz kuyu" vardır ve bu talihsiz adamlar sürekli o kuyulara düşerler.Evet, sürekli "dipsiz kuyular"a düşerler. Ayrıca sürekli kuyuya düşmekten olacak "virane"dirler. Alkolden olduğu yüksek ihtimaldir bu viraneliğin,az iç pezevenk demek gelir içimden ama susarım! Kendilerinin içmesi yetmiyormuş gibi zavallı martılara da içki ikram ederler bu vicdansızlar. Yanlarına sokulan martılara "rakıya bandırılmış simit" parçası atan gizemli adamları "martıları sarhoş" eder ve bu sarhoşluk "martılar sarhoş" olarak dizelere yansır.
* Son olarak sevgili dostlar bu adamların en verimli olduğu ay Eylül ayıdır. "Bir Eylül akşamı" diye girerler dizeye "deli rüzgar" diye çıkarlar ki burada kendisiyle çelişir paspal, daha önce "sözlerini" emanet ettiği rüzgara deli diyerek. Eylül ayının da bazı zorlukları vardır. Sürekli "üşür" bu adamlar. "Gizemli adam" imajlarını perçinlemek için, Ahmet Yılmaz ve Mehmet Çağçağ karikatürlerinden fırlamış misali giydikleri (hani o rıhtımın ucunda deniz fenerinin yanında rüzgara karşı pardesülerini uçuşturan adamlar) pardesülerine rağmen sürekli "üşür" bu adamlar şarkı sözlerinde.(Bir kazak giyeydin altına be yavrum!)
* Öyle cüretkardırlar ki,sesleri güzel olmamasına rağmen cesurca şarkılarını seslendirirler. Bakmayın ağlamaklı şarkılar söylediklerine. Bu "Otis Abi" kılıklı adamlar herkesten fazla "skor"a sahiptir... Ağlamaklı söylemek dedim de,bunların şarkılarının nakaratında birde "Aaaaaaayy,aaaaayy!" diye anırdıkları bir bölüm vardır. Marc Anthony'de erkek,sen de erkeksin ama adam bülbül gibi şakırken sen anırıyorsun be "Gizem". Kusura bakma.
* Sonuç biraz uzun olacak...Şu hayatta 3.tip erkek gözlemledim.
* 1.)Hassas,duygusal,düşünce
* 2.)Yalan atan erkekler (Bu tip adamlar bayanların şifresini çözmüş adamlardır. İlişkinin başında bayanların "istedikeri" gibi bir adam olurlar,[ki bu adamlar 1.maddede tanıtılmıştır] zamanı geldiğinde [ki bu zaman da bayanların Hassas,duygusal,düşünceli ,duyarlı bir sevgili istemediklerini anladıkları zamandır] dönüşüm geçirirler ve umarsız, düşüncesiz,peşinden koşan değil peşinden koşulan olurlar.)
* 3.) Öküz oğlu öküzler. (Genelde beşik kertmesi ve görücü usulüyle evlenirler,bölgesel değişikliklere göre içki,kumar ve dayak en belirgin özellikleridir. Kadın ruhunu bırak kadının bir insan olduğunun farkında değildirler.Ha,totalde 1.maddedeki arkadaşlardan daha çok seks yaparlar o ayrı)
* Üzülerek belirtmeliyim ki bayanların büyük çoğunluğu iç güdüleriyle hareket eder. Hani türk futbol takımları kanat oyuncusu aralar,ama aldıkları oyuncu orta saha oyuncusu çıkar ya,bayanların sevgili arayışı da böyledir. 1. maddedeki erkeği ararlar sürekli ama 2. maddedeki adama tav olurlar. Demek istediğim yazının başında belirttiğim "pis sakallı" "paspal" şarkıcılar 2.madde adamıdır.Onların "yaşanmışlıkları" üzüp terk ettikleri kızlardır. "bir söz yazıp rüzgara teslim" etmeleri de duydukları pişmanlıkların dışa vurumudur. Kabiliyeti olanlar şiir yazar,şarkı yapar,kabiliyetsizler de alkol alıp eski şarkıları dinlerler ....
Laff-a-lympics
Adının sonradan Laff a lympics olduğunu öğrendiğim bir çizgi film vardı. Genel de Scooby doo'ların galip geldiği, arada da olsa bir diğer takım olan Ayı Yogilerin birinci olduğu bu çizgi filmde yarışan bir de üçüncü takım vardı ki o da Gerçek kötüler adında,Hanna- Barbara'nın çizgi filmlerinde yer alan kötü karakterlerin oluşturduğu bir takımdı. İşte benim takımım oydu. Adlarının kötü olduğuna ba...kmayın,sürekli kaybederlerdi. Onlar kaybedendi. Çocuklara yönelik bir yapım olduğu için kötüler asla kazanamazdı ve onlar,yaptıkları hilelere ve dolanlara rağmen sürekli yenilirlerdi. Ben asla vazgeçmezdim. Kötü de olsa onlar mazlumdu,kaybedendi. Evet bir iki kere Scooby'leri,Bir kaç kere de Ayı Yogi'leri desteklemiştim ama galip gelemeyen bir ekip vardı orta da ve desteklenmeleri gerekiyordu. Yenildikçe yenildiler, Şimdi tam hatırlamıyorum kaç hafta sürdü, kaç bölüm çekilkdi ama ben hiç vazgeçmedim. Fakat bir gün geldi onlarda yendi. gözlerime inanamamıştım ve çok sevinmiştim. Hemen sokağa fırlayıp arkadaşlarımla paylaştım,onlarda izlemiş ve çok sevinmişlerdi. Velhasıl o zamanlar ilkokul çağında çocuktuk ama kaybedenin yanındaydık, şimdi olduğu gibi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)