13 Eylül 2012 Perşembe

FUTBOLUN "SAÇLI"LARI

Uzun saç, sıklıkla gördüğümüz bir tiptir.70'leri saymıyorum zira o yıllarda herkes uzun saçlıydı.70'lerin kabarık tip saçlarını 80'lerde önler kahküllü arkalar uzun saç modeli aldı.90'larda saçlar ortadan ikiye ayrılıp her iki tarafa da eşit uzunlukta sarkıyordu. 2000'lerde "taç" ve tokaları görür olduk.

Eh, gayet tabiidir ki futbol sahaları da nasibini aldı bu modadan. Bendeniz şahsi fikir olarak, tüm dünyada kanat ve forvet oyuncularının hepsinin uzun saçlı olmasının zorunlu tutulmasından yanayım. Süratli koşular yapan bu oyuncuların rüzgarda dalgalanan saçları her zaman hoş görünmüştür izleyenlere.

İşte aşağıda naçizane kendi seçtiğim futbol sahalarında iz bırakmış uzun saçlı futbolcuları sıraladım. Umarım beğenirsiniz.

1.RUUD GULLİT

Euro 88 de Van Basten'in muhteşem golü olmasa bu bıyıklı ve rastalı adamın kafa şutu aklımızda kalacaktı.

Herkesin bir futbolcunun ismini alarak maç yaptığımız sokak aralarında en çok seçilen isimlerden biri olmuştur 80'lerin sonunda 90'ların başında. Harleem'de futbola başlayıp,Feyenord ve PSV'de Hollanda macerasını sürdüren, Milan'da kariyerinin zirvesine çıkan Gullit kısa süreli iki Sampdoria macerasından sonra, yıldız transfer hamlesinin ilk halkası olarak Chelsea'de kariyerini noktalamıştır.
 Arkasında sayısız kupa,ödül ve 175 gol bırakarak futbol sahnesinin "oyunculuk perdesi"ni kapatmıştır.




2.GABRİEL BATİSTUTA
 Klasik bir giriş yapayım : Namı diğer  Batigol!
Bendeniz kendisini 1994 dünya kupasında kendime isim ararken tanımıştım. İlginç ismi ve futbolcudan çok bir Holivud starını andıran cismiyle dikkatimi çekmişti. Gollerden sonra iki eli yana açık "gool" diğer haykırarark tribünlere koşardı. Gol sevinci bazen , Guiza tarzı , tarzı ok atan adam bazende iki elinin işaret parmaklarıyla taramalı tüfek olurdu.

Tabii ki o zamanlar Fiorentina'da yaptığı muhteşem işlerden haberim yoktu. Takımı 1993'te küme düşmüş kendisi takımını bırakmamış, bir sezon sonra yeniden Serie A'ya taşımıştır. Alex'in heykeli ne zaman açılacağı merak konusu ola dursun, 1996'da Floransa'ya 9 yılda verdiği üstün performansa karşılık bronz heykeli dikilmiştir. Ancak İtalya kupası ve Şampiyonlar Ligi'ne katılım Batigol'ü kesmemiştir. Onun hayali şampiyonluğu kucaklamaktır. Bunun için Roma'nın yolunu tutar ve amacına ulaşır.

Al Arabi'de futbol hayatını bitirirken, Dünya Kupası'ndan Arjantin'den şampiyonluk bekleyen bizlerin ve onları yarı yolda bıraktığını düşünen Floransalıların kalbinde büyük boşluk bırakmıştır.


3.ALEXİ LALAS
 90 dakika süren ve 0-0 golsüz bitme ihtimali olan bir oyunu neden izleyelim diyen Amerikalılara , futbolu sevdirmek amacıyla 1994 Dünya Kupası Amerika'da düzenlenmişti. Ev sahibi Amerika'nın en dikkat çeken oyuncusu da, futbolcudan çok bir buffalo avcısını ve rock starı andıran bu dev adam olmuştu. Tabii neden dikkat çektiğini anlamışsınızdır.

1992 yılında Arsenal ile idmana çıkan ancak beğenilmeyen Lalas, USA'94 te 2.tura çıkan ABD'nin en beğenilen oyuncularından biri olmuştu. Bu beğeni onu Serie A takımlarından Padova'ya taşımıştı. Ayrıca Lalas'ı , David Beckham'ı transfer eden LA Galaxy takımının Genel Menejeri olarak hatırlıyoruz.

Rock star demişken kendisinin Gypsies adlı rock grubunun elemanı olduğunu belirteyim.

4.RENE HİGUİTA

Mahalle maçlarında herkes forvet oynamak, gol atmak isterdi. Aramızdan bir kişiyide zorla kaleye geçirirdik. O kişi istemeye istemeye kaleye geçerdi. İşte bu adam o adam!

Higuita'yı zorla kaleye geçirmişler gibiydi. Defansın yanına kadar gelir orada pas çevirir, gider frikik atar, böyle bir adamdı Higuita. Bazen onun sıkıcı geçen maçlarda kalenin önünde yere çömelip bir sigara yakacağını düşündüğümde olmadı değil.

1990 Dünya Kupası'nda 1-0 geride oldukları için Kolombiya toplu hücum yaparken Rene ceza sahasının dışına kadar gelip top çevirmeye başlamıştı ki Kamerunlu Milla cezayı kesti.Escobar'ın has adamı olan Higuita 1993 yılında bir kaçırma olayı ile ilgili olarak hapis yattı. Bu yüzden de 1994 dünya kupasını kaçırdı. Avrupada sadece Vallodalid'te oynayan Higuita 25 gol attı kariyeri boyunca. Bir hazırlık maçında İngiltere karşısında yaptığı "akrep vuruşu" hala hafızalarda. http://youtu.be/v19OXidntFk Saygılar sana El Loco!


5.DAVID GINOLA
Şampuna reklamlarında oynamış bir adamın bu listede olması kaçınılmazdı. İşte Ginola.  http://youtu.be/-fNh1k2ai1g

PSG'nin PSG olduğu zamanlarda bu takımda forma giyen Ginola 1995'te İngiltereye adım attı. TRT'nin Avrupadan Futbol programında verdiği İngiltere Ligi özetlerini kaçırmadan izlerdim. Newcastle'ın başa güreştiği o yıllarda takımın en önemli yıldızıydı Ginola.

Parlak bir yıldız olmasına rağmen Fransa Milli takımında sadece 17 kere forma giymiştir. PSG'den ve Fransa'dan ayrılmasının ve neden bu kadar az milli oluşunun nedeni olarak 1993 yılındaki Bulgaristan maçını gösterebiliriz.1994 Dünya Kupası elemelerinde son maçta Fransa'ya 1 puan yetiyorken ve Bulgaristan maçı son dakikasında 1-1 devam ederken Ginola gelişigüzel bir orta yapmış ve o top kontra atak olarak Fransa ağlarıyla buluşmuştu.

Şu anda futbol dışı işlerle uğraşan Ginola'yı da saygıyla selamlıyoruz.


6.ALAIN SUTTER
İlk görüşte "kim olum bu hatun?" diyebilisiniz fakat o bir erkek. Hemde 90'larda İsviçrenin en başarılı futbolcularından. Orta sahanın ortasında oynardı.

Grasshoppers takımında futbola başladıktan sonra, doğduğu kentin takımı Young Boys'a geçen Sutter, İsviçre'nin Almanca konuşan her futbolcusu gibi Bundesligayı tatmıştır. Nurnberg'te başlayan Bundeliga kariyeri 1994 Dünya Kupası'ndaki başarılı performansından sonra Almanya'daki her başarılı oyuncu gibi "Bayern şerbeti"nden içmiştir. Bayern'de bir sezon kalan Sutter Freiburg'a oradanda Futbolu bırakacağı Dallas Burn'e geçmiştir.





7.EDGAR DAVİDS

Nam-ı diğer Bulldog.Ajax'ın Van Gaal'li efsane kadrosunun değişilmez elemanıydı. O zamanlar saçları o kadar uzun değildi ancak rakibini yıldıran presi ve yaratıcı oyunuyla hocası Van Gaal ona "Bulldog" ismini takmıştı.

Hollanda futbolundaki Surinam ekolünün en önemli oyuncularından biri olarak Ajax'ta futbola başladı.Kendisinden 3 yaş küçük kankisi Seedorf gibi. Bir Real - Juventus maçıydı sanırım,Davids sert bir faulle yerde kaldı."Kim lan bu?" der gibi yukarı bakınca Seedorf'u gördü.Yüzünde hafif bir tebessüm oldu. O sırada Seedorf ' ta "Naber moruk?" dercesine göz kırpıyordu Bulldog'a.

Ajax ile 1995'te Şampiyonlar Ligi şampiyonu oldular.1996'da yine finaldeydiler ancak penaltılarla kaybettiler. Kaçıranlardan biri de Davids'ti. Zaten Hollandalılar sonraki yıllarda kaçırdıkları penaltılarla ünlü oldular.

1996'da kupasyı kaybetti ancak diğer takımdaşları gibi o da Avrupa devlerinin kıskacına girdi. Onu kapan takım arkadaşı Reizeger ile birlikte, Milan oldu. Ancak Milan'ın oturmuş kadrosunda kendine yer bulamadı.(Desailly [o zamanlar ortasaha oynuoyrdu],Albertini, Boban, Savicevic) Bir sene sonunda Juventus'a geçti. İyi de etti. 6 başarılı yıl geçirdi Davids.'98,2002 ve 2003'te Serie A'yı aldılar.

Bu arada 1999'da kendisiyle özdeşleşen gözlükleri giymeye başladı. Glokom, göz tansiyonu ameliyatı geçirmişti ve koruyucu gözlük takması gerekiyordu.

Sonra düşüş başladı. Barça'da bir sene kiralık,  İnter'de bir yıl, Tottenham'da iki yıl, Ajax'ta bir yıl geçirdi Bulldog.

Milli takımda'da 1996'da Hiddink ile kavga edince kovuldu.1998'de kadrodaydı ancak Brezilya'ya penaltılarda kaybettiler. Euro 2000'de gelmiş geçmiş en iyi hücum takımlarından biri olmuştu Hollanda. Yarı finalde İtalya'yı ezdiler bitirdiler ancak bir türlü gol yapamadılar.Maç içinde iki penaltı , maç sonundaki penaltılarda da üç penaltı kaçırdılar.2004'te yine yarı finalde elendiler ve milli takım defteri Edgar için kapandı.

Yalnız, o kadar hırçın adamdı sadece bir kere kavga ettiğini gördüm o da mlayim Rivaldo'yla.

2011'de Ajax'ın yönetim kuruluna seçilen Davids, Olcay Gülşen isimli bir Türk ile birlikte. Saygılar.

8.KAREL POBORSKY

Poborsky'yi biz Euro '96'da tanıdık. Hızlı, teknik, yaratıcı ve uzun saçlıydı. Çek'lerin finale çıkmasında büyük pay sahibiydi. Ama çok da çirkindi be abi!

Euro'96 da parlayıp yurtdışına Mançester'e transfer oldu. Ancak şansına o sıra bir başka sarışın David Beckham yükselişteydi. Bir buçuk sezon sonra Benfica'ya geçti. Oradan kankisi Nedved gibi Lazio'ya.Sonra Sparta Prag ve adını söyleyemediğim bir takımda futbolu bıraktı.

İlk milli maçını bize karşı oynayan Poborsky Euro 96'nın yıldızlarındandı. "The Poborsky Lob" (Poborsky Aşırtması diyebiliriz.)bu turnuvada doğdu.Ahanda linki http://youtu.be/imf2o6hA9fQ

2000, 2004, 2006'da kadrodaydı ancak takımı da O da pek parlayamadı. Futbolu adını söyleyemediğim o kulüpte bıraktı kulüpte onun 8 numarasını emekli etti.

9.EMMANUEL PETİT
Uzun sarı saçları ve ilginç ismiyle zihnimizde yer eden bir diğer futbolcu da Petit. Nedendir bilmem Petit'yi her zaman "erotik film oyuncusu"na benzetmişimdir !

Ancak o duruşuyla 17.yüzyıldan fırlamış bir Fransız edebiyatçısını andırıyordu. Futbolu basit oynardı. Monaco yıllarında ofansif orta saha oynayıp Arsenal'de defansif orta sahaya dönüştüğü için oyunu iki yönlü oynayabiliyordu. Yoksa neden milli takımın vazgeçilmezlerinden olsun?

Monaco'da geçen 9 yıl, ardında Wenger'li başarı dolu Arsenal yılları. Sonra kabus gibi bir Barça dönemi. Defansın göbeğine mahkum edilen Petit burada uzun sakatlıklar geçirdi. Biyografisinde anlattığına göre Barça Teknik Direktörü Serra Ferrer onun hangi bölgede oynadığını bilmiyordu. Bir yıl sonra Ada'ya geri döndü ve Chelsea'de toparlandı. Ancak son yılında tekrar sakatlandı ve serbest bırakıldı kulübünce. Wenger onu geri alacaktı ki antremanlarda ki durumu iç açıcı değildi çünkü bir diz ameliyatı geçirmesi gerekiyordu. 2005'te futbolu bıraktı.

1998'de finaldeki son golü attı. 2000'de şampiyon kadrodaydı. 2002'de malesef gruptan çıkamadılar.

Petit'yle ilgili diğer ilginç bir anektod da abisi Olivier ile ilgili. Olivier amatör futbolcuydu ve bir maç sırasında yere yığıldı. Hastaneye kaldırdılar hemen ancak çok geçti. Beynine kan pıhtısı gitmiş ve ölmüştü. Genç Emmanuel sarsılmıştı. Yeni başladığı futbolu bırakmayı düşündü. Ancak kendini toparladı ve bugünlere geldi. Saygılar babuş.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder